Zihinsel ve duygusal sorunları olan kişilerle, zihinsel ve duygusal bağlantı kurularak yürütülen tedavi etme bilim ve sanatı olan “PSİKOTERAPİ”, kişilerin ruhsal yaşamlarında duygusal ve davranışsal sorunlarının çözülmesini, ruh sağlıklarının geliştirimesini ve korunmasını amaçlar.
Genel anlamda sağlık, bedensel ve ruhsal iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Ruhsal sorunlarımızın da fiziksel sorunlarımız gibi çözülmeye ihtiyacı vardır. “Ruh sağlığı” insanın duygu, düşünce ve davranışlarının bir bütünlük içinde bulunduğu, kendisi ve diğer insanlarla uyum ve denge içinde olduğu iyilik halidir.
Ruh sağlığı yerinde olan kişinin belli başlı özellikleri nelerdir?
- Kendini olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle kabul eder, kendinden memnundur.
- Nedeni belli olmayan kuşku, kaygı ve korkular hissetmez.
- Karşılaştığı zorluklarla baş etme, sorunların üstesinden gelme gücüne sahiptir.
- İnsanlarla iletişimi ve ilişkileri sorunsuzdur.
- Yaşadığı toplumla uyumlu davranış ve tutumlar sergiler.
- Toplumsal rollerini yerine getirmede istekli ve başarılıdır.
- Kararlarını kendi alır ve uygular.
- Söylediklerinin ve yaptıklarının sorumluluğunu üstlenir.
- Geleceğine umutla bakar,hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için çabası vardır.
- Sağlıklı ve mutlu bir partner ilişkisi ve cinsel yaşamı vardır.
- Çocuk sahibi ise annelik ve babalık görevlerini seve seve yerine getirir.
Ruh sağlığı yerinde olmayan kişinin ise, günlük yaşamını ve kişiler arası ilişkilerini bozacak nitelikte, sürekli ya da tekrarlayıcı şekilde duygu, düşünce ve davranışlarında tutarsızlıklar, aşırılıklar ve uygunsuzluklar vardır. Bu durumdaki bir kişi psikoterapistine başvurduğunda yalnızca sorunlarını değil, çocukluğunu, korkularını, kaygılarını, geçmişini ve yılların ürünü olan kişiliğinin parçalarını da terapi odasına getirir. Çoğu duygu ve davranışların ne anlama geldiğini herkes bilir ama bunlar herkes tarafından farklı yaşanır. Sorunların çözümü nedenlerinde gizlidir, dolayısıyla sorunların çözümünde herkes için geçerli tek bir yol ya da yaklaşım yoktur. Bu nedenle psikoterapist, kişinin yaşadıklarını tamamen onun bakış açısından anlamaya çalışmalı, sorunu net bir şekilde tanımlamalı ve farkındalık yaratmalıdır.
Psikoterapi için başvuran kişinin zihninde, “Nasıl bir psikoterapist ile karşılaşacağım?, “Beni anlayabilecek mi?”, ” Güven duyabilecek miyim?”, “Ne anlatacağım, nereden ve nasıl başlayacağım?”, “Anlattıklarım gizli kalacak mı?”, “İlk görüşmede sorunların çözümüne geçebilecek miyiz?”, “Devam edip etmemeye nasıl karar vereceğim? “gibi sorular vardır. İlk görüşmenin sonunda psikoterapist ve hasta arasındaki etkileşim bu soruların yanıtını oluşturur.

Psikoterapiste Ne Zaman Başvulur?
Kişi ruhsal sorunlar yaşadığında ve kendini mutlu hissetmediğinde, bu durumdan kendi başına kurtulma çabası da sonuç vermediğinde, o kişi için psikoterapi gerekip gerekmediğinin anlaşılması için kişinin kendine soracağı sorular şunlardır:
- Kendimi öncekinden mutsuz hissediyor muyum?
- Bu değişiklik huzurumu bozuyor mu?
- Bu değişikliğin açıklaması sıkıntıların süresini ve şiddetini açıklamaya yetmiyor mu?
- Günlük işlerimi yaparken zorlanıyor muyum?
- Hep kaygılı mıyım ve korkuyor muyum?
- Bedensel rahatsızlıklarım var mı?
- Rahat uyuyamıyor muyum?
- Yetersiz veya fazla mı uyuyorum?
- Kendimi sıklıkla saldırgan, öfkeli, gergin hissediyor muyum?
- Çevremdekilere karşı tahammülsüz ya da hoşgörüsüz müyüm?
- İşe gitmek istemiyor muyum?
- İntihari düşünüyor muyum?
- Arkadaşlarımla yaptığım konuşmalar artık fayda etmiyor mu?
- Başkaları da bendeki değişikliğin farkında mı?
- Bu değişikliklikler üç aydan uzun süredir devam ediyor mu?
Bu sorulara yanıtınız çoğunlukla “EVET” ise psikoterapiste başvurma vaktiniz gelmiştir.