Uzun soluklu ilişkilerde çiftler neden daha az seks yapıyor?
En basit cevap, yoğun ve yorucu yaşamlar. Ancak bu yanıt var olan sorunu yeterince açıklamaya yetmiyor.
Hem cinsel işlev bozuklukları hem de evlilik ve ilişki sorunları yaşayan çiftler evdeki cinsel yaşamlarını heyecan ve erotizmden yoksun buluyor. Evin dışında ise bu çiftlerin yeniliklere daha açık olduklarını ve evlilik dışı ilişki, pornografi, mastürbasyon, sanal seks gibi pek çok alanda cinsel deneyimlere açık olduklarını görüyoruz. Uzun soluklu ilişkilerde duygusal yakınlık çiftlerin cinsel olarak kendilerini ifade etmelerini engelliyor. Sevgiyi besleyen ilgi ve korumacı davranışlar şefkatle iç içe geçtiğinde şehvet giderek azalıyor. Ve tam bu noktada şehvetin bir görünümü olan erotik arzu kavramını daha iyi anlamamız gerekiyor.
Erotik arzu, bir ilişkide “reddedilme” ve “yanlış anlaşılma” riskine rağmen partnerine cinsel benliğini, cinsel istek ve dileklerini sunma yetisidir.
Erotik arzu bir taraftan, alınan risklerin (reddedilme, yargılanma vs.) doğasına uygun olarak endişeye neden olurken diğer taraftan yoğun, anlamlı ve tatmin edici bir cinsel yaşama kapı aralıyor. Genellikle, cinsellikten haz almak için samimiyet ve güvenin olması gerektiği varsayılır, ancak birçok kadın ve erkek için yakınlığın doğasında var olan aşinalık erotik arzuyu azaltıyor. Çünkü erotik arzu yenilik, ulaşılmazlık, gizem ve yasaktan besleniyor.
“Aşk bir öteki ile tamamlanmaktır.”
Yeni bir ilişki ile aşk kişiyi ele geçirir. Her an âşık olunan kişiyi düşünür, ona dokunmak ister, onu arzularız. Başlangıçta yaşanan bu duygu yoğunluğunu heyecanla, tutkuyla bağrımıza basar, bu hissin geçmesini istemeyiz. Ama ne kadar çok bağlanırsak o kadar kaybedecek şeyimiz olmuştur. Ardından aşkı güvenli kılabilmek için adanmışlık ile alışkanlıklar ve rutinler yaratırız.
“Cinsellik ve duygusal yakınlık birbirini tamamlayan iki farklı dildir.”
Bu çiftler için tutkularından vazgeçmenin tesellisi diğer yanda bekleyen güvence, bilinirlik ve istikrardır. Oysa tutkuyu güvence ile takas etmek bir fanteziyi öteki ile değiştirmek değil midir?
Zira her ilişki süresinden bağımsız olarak bir gün son bulma riski taşır ve atılan o imza, geçirilen yıllar ilişkiyi garanti altına almaya yetmez. Burada ilişkiye heyecan katmak için yapılması gereken tek şey güvencede olduğumuz yanılgısından vazgeçmektir. Bakış açımızdaki bu değişiklik partnerimizin doğasında var olan gizemi anlamamızı sağlar. Diğer yandan partnerimiz hakkında bilinmesi gereken her şeyi bildiğimize inanmaktan vazgeçip onu çevreleyen duvarların ardını keşfe çıktığımızda çok güzel sürprizlerle karşılaşma ihtimaliz yüksektir.
Çünkü “gizem, yeni yerleri seyahat etmek değil, yanı başımızdakine yeni gözlerle bakmaktır.”
Diğer yandan çiftlerin birbirlerini uzun süre çekici bulmalarını sürdürebilmeleri için aralarında kararlı bir mesafe olması gerekiyor. Bu söylediklerimin yanlış anlaşılma riski olduğunu düşündüğüm için burayı biraz açmak istiyorum. Partnerin merak duygusunu yıllar geçse de canlı tutacak olan ve benim “bireysel erotizm mesafesi” olarak adlandırdığım bu gizemli mesafe öncelikle soğukluk, partnerin arkasından iş çevirme, aldatma, pornografi ya da mastürbasyon ile partnersiz sekse uyum sağlama gibi çiftin ilişkisini olumsuz etkileyecek bir şey değildir.
Aksine “bireysel erotizm mesafesi” bireyin cinsel benliğinde o güne kadar kendisine dair keşfettiği tüm haz kaynaklarını, fantezilerini vakti geldiğinde partneri ile paylaşmak üzere iç dünyasında saklı tutması ve gizemli bir alan yaratmasıdır. Çünkü erotizm kendimizle diğer kişi arasındaki boşlukta yaratılan gizemle canlılığını devam ettirir.
Uzun soluklu ilişkilerde ‘erotik arzuyu’ korumak ve güçlendirmek için bazı öneriler:
– Duygusal açıdan karşındaki insanla bütünleşirken “kendin olarak kalabilmek
-Reddedilme ve yanlış anlaşılma riskini göze alarak cinsel istek ve dileklerini partnerle paylaşmak
-Yeniliklere açık olmak
-Seksting dediğimiz telefon ya da internet üzerinden partnerle erotik sohbetler etmek, erotik görseller paylaşmak
-Ulaşılmazlık, gizem ve yasak arzuları içeren cinsel fanteziler kurmak ve bunları aşk oyunlarına dönüştürmek
Özetle;
Hepimizin güvenceye, sürekliliğe, kalıcılığa ve garantiye ihtiyacı var. Bu ihtiyaçlarımız evrimsel olarak kök salma ve yuva kurma güdülerimizden kaynaklanıyor. Diğer yandan değişikliğe, yeniliğe, yaşama canlılık ve heyecan katan üretici güçlere de ihtiyacımız var. Görüldüğü üzere insanlar ikilemlerle dolu; hem güvence ve süreklilik ararlar, hem değişiklikten büyük zevk alırlar. Burada önemli olan ise denge! Aşırı mesafeli davranılırsa bağ kurulamaz. Abartılı yakınlık da iki kişinin farklı bireyler olmalarını engeller. İki farklı kişi tek bir bütün haline gelirlerse; aşılacak engel, geçilecek köprü, karşı tarafta ziyaret edilecek kimse, keşfedilecek başka dünya kalmaz.
https://onedio.com/haber/erotik-arzunu-koru-seksine-guven-1163687
