SELEKTİF MUTİZM (SEÇİCİ KONUŞMAZLIK)
Selektif mutizim daha çok erken çocukluk çağında izlenen nadir görülen bir psikiyatrik bozukluktur. Ortalama başlangıç yaşı 2.7-4.1’dir. Tedavi başvuruları başlangıç yaşına göre daha geçtir. Tanı koyabilmek için konuşamama belirtilerinin okulun ilk bir ayı hariç olmak üzere en az bir ay sürmesi gerekir.
Selektif Mutizm , konuşma yeteneği olan bir çocuğun bazı ortamlarda konuşamaması ile karşımıza çıkan, işlevselliği ciddi bir biçimde etkileyen ve özellikle okul dönemlerinde aileleri endişeye sokan önemli bir klinik durumdur. Bu çocuklar kendilerini rahat hissettikleri kişilerin yanında ve ortamlarda akıcı bir şekilde konuşup kendilerini ifade ederken, otorite figürü olarak algıladıkları insanlarla veya yabancı ortamlarda konuşmaktan kaçınırlar.
DSM-5: SELEKTİF MUTİZM
- Başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın, konuşmasının beklendiği özgül toplumsal durumlarda (örn. okulda), sürekli bir biçimde, konuşamıyor
- Bu bozukluk, eğitimle ya da işle ilgili başarıyı engeller ya da toplumsal iletişimibozar.
- Bu bozukluğun süresi en az bir aydır (okulun birinci ayıyla sınırlı değildir).
- Konuşamıyor olma, söz konusu toplumsal durumda konuşulan dili bilme me ya da o dilde rahat konuşamama ile ilişkili değildir.
- Bu bozukluk, iletişim bozukluğu (örn. çocuklukta başlayan akıcılık bozuk luğu) ile daha iyi açıklanamaz ve yalnızca otizm açılımı kapsamında bo zukluğun, şizofreninin ya da psikozla giden başka bir bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamıştır.
Tedavi edilmediği takdirde emosyonel, sosyal ve akademik işlevsellikte ciddi bozulmalara sebep olur. Aile ve okul tedavi sürecine dahil edilmelidir. BDT tedavide ilk seçenektir. Çocuk konuşmaya zorlanılmaz. Çocuğun ilgi alanları üzerinden iletişim kurulmaya çalışılır. Ortalama hastalık süresi 9 yıldır. Uzun dönemde iletişim sorunları, sosyal anksiyete ve diğer psikiyatrik bozukluklar açısından yüksek risk oluşturur.
ÖZGÜL FOBİ
Kaygı bozuklukları arasında en üst sırada yer alır. Özgül fobinin toplumda görülme sıklığı % 5,7-17,7’dir. Farklı bir durum, nesne veya işaretlere yönelik ortaya çıkan korku ve kaçınmadır. Fobi tanısı koyulabilmesi için korku, çocuğun gelişimsel dönemine uyumsuz olmalı, en az altı ay süreyle devam etmeli ve işlevselliğini belirgin ölçüde etkilemelidir.
Özgül fobiler; hayvan, doğa-çevre, durumsal, kan-enjeksiyon-yaralanma ve diğer( boğulma, bazı karakterler…) olmak üzere beş türlü sınıflandırılmaktadır.
Söz konusu nesne veya durum nedeniyle kendine zarar geleceğine dair yaygın bir inanç bulunur. Beklenti anksiyetesi çocukluk fobilerinin belirgin özelliğidir. Fobik yanıta neden olabilecek uyaranla karşılaşmanın yalnızca olasılığı bile çocukta kaçınma davranışına neden olabilir. Özgül fobi ve sosyal fobi ayrımı önemlidir. Sosyal fobi de kaygının her zaman sosyal durumlarla ilişkili olduğu bilinir.
DSM-5: ÖZGÜL FOBİ
- Özgül bir nesne ya da durumla İlgili olarak belirgin bir korku ya da kaygı duyma (örn. uçağa binme, yükseklikler, hayvanlar, iğne yapılması, kan görme). Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak tepinme, donakalma ya da sıkıca sarılma ile kendini gösterebilir.
- Fobi kaynağı nesne ya da durum, neredeyse her zaman, doğrudan korku ya da kaygı doğurur.
- Fobi kaynağı nesne ya da durumdan etkin bir biçimde kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile buna katlanılır.
- Duyulan korku ya da kaygı, özgül nesne ya da durumun yarattığı gerçek tehlikeye göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır.
- Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun sürer.
- Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlev sellikte düşmeye neden
Genetik etmenler, yetiştirme tutumları ve öğrenme süreçlerinden önemli ölçüde etkilenen bu bozukluğun tedavisinde davranışçı terapi yöntemleri altın standart olarak kabul görmektedir. Bilgisayar temelli tedavi yöntemlerinin popülerliği de giderek artmaktadır.
Tedavi edilmediği taktirde başka psikopatolojilerin gelişmesine zemin hazırlayabilir.
SOSYAL FOBİ
Sosyal fobi; yaygın, kronik, yeti yitimine sebep olabilen bir anksiyete bozukluğudur.
Genellikle 13-14 yaşlarında başlar. Sosyal fobi kişinin başkaları tarafından değerlendirileceği bir veya birden çok toplumsal durumda belirgin korku, kaygı duyması ve bu durumlardan kaçınması ile karakterizedir. Kişi aşağılanacağı, utanç duyacağı ya da gülünç duruma düşeceği gibi olumsuz olarak değerlendirilecek bir davranış göstermekten ya da bu durumlar ile ilgili kaygı belirtileri göstermekten korkar. Sınıfın önünde sesli okuma, ödevin sunulması, tahtaya yazı yazma gibi durumlardan kaçınma, doğum günü partisine gitmekten korkma, yaşıtları ile konuşurken kaygılanma, sohbeti başlatamama, ilgi duyulan kişilere duyguları ifade edememe, telefonla konuşurken utanma gibi belirtilerle karşımıza çıkabilir. Kişinin kendi bedenine artan dikkati ile birlikte çarpıntı, titreme, kızarma, terleme, mide bulantısı, mide ağrısı, baş ağrısı ve bayılma hissi, göz teması kurmaktan kaçınma, az ve sessiz konuşma, bu sosyal problemlerle başa çıkabilmek için alkol ve madde kullanımı görülebilir.
DSM-5: SOSYAL FOBİ
Kişinin, başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. Örnekleri arasında toplumsal etkileşmeler (örn. karşılıklı konuşma, tanımadık insanlarla karşılaşma), gözlenme (örn. yemek yerken ya da içerken) ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme (örn. bir konuşma yapma) vardır.
Not: Çocuklarda kaygı, yaşıtlarının olduğu ortamlarda ortaya çıkmalı ve yalnızca erişkinlerle olan etkileşmeler sırasında ortaya çıkmamalıdır.
-
- Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar (küçük düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde; başkalarınca dışlanacağı ya da başkalarının kırılmasına yol açacak bir biçimde).
- Söz konusu toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı doğurur. Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak tepinme, donakalma, sıkıca sarılma, sinme ya da toplumsal durumlarda konuşamama ile kendini gösterebilir.
- Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bunlara katlanılır.
- Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamda çekinilecek duruma göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır.
- Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun sürer.
- Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden
- Korku, kaygı ya da kaçınma, bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkileri ne bağlanamaz.
- Korku, kaygı ya da kaçınma, panik bozukluğu, beden algısı bozukluğu ya da otizm açılımı kapsamında bozukluk gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
- Sağlığı ilgilendiren başka bir durum varsa (örn. Parkinson hastalığı, şişmanlık, yanık ya da yaralanmadan kaynaklanan biçimsel bozukluk), korku, kaygı ya da kaçınma bu durumla açıkça ilişkisizdir ya da aşırı bir düzeydedir.
Tedavide Bilişsel Davranışçı Terapi, Bilinçli Farkındalığa Dayalı Stresi Azaltma, Bilinçli Farkındalığa Dayalı BDT yer almaktadır.
KAYNAKÇA
- *ÇOCUK VE ERGEN PSİKOTERAPİSİ GÜNCEL YAKLAŞIMLAR VE TEMEL KAVRAMLAR ,AKADEMİSYEN KİTAPEVİ
- *DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERİ EL KİTABI
- *ÇOCUK PSİKOTERAPİSİ, GİRİŞ NİTELİĞİNDE UYGULAMALI BİR REHBER